Yıl 1915. Osmanlı ölmek üzere, düşman donanmaları Çanakkale boğazına dayanmış. Yıl 1919. Aynı şeytan zırhlıları İzmir kıyılarında asker indirmekle meşgul. Aylardan mayıs, bakışlar şaşkın, korkular zirvede, saray kaygısız hatta düşman postallarını alkışlar vaziyette. Halife düşmanla çaylar içmekte, basın düşman askerlerini göklere çıkartmakta, din adamlarının bir kısmı halkı direnmemeye çağırırken, içteki azınlıkçı hainler ve işbirlikçiler düşmanla işbirliği yapmakta. Ordu yok, tersane yok, silah, para, umut hiç yok. Anadolu derin bir yas ve işgal altında. Aynen dünyanın şu anki küresel işgal altında oluşu gibi karamsarlık hakim, yedi düvel düşman toprakları talan etmiş, türlü zulümlerle katliamlar sergiliyor, canlar, namuslar tehdit altında, karşı çıkacak bir düzenli ordu bile yok.
Yıl 1922. Düşman denize dökülmüş. Yıl 1923 Cumhuriyet ilan edilmiş. Vatan huzura, namusa, ahlaka, hürriyete, din selamete kavuşmuş, yurtta tek bir düşman neferi kalmamış, Anadolu sevinç çığlıkları atmakta.
Yıl 1933. Cumhuriyetin ilanından sadece on yıl sonrası. Memleket demir ağlarla örülmüş, okur yazar oranı tama yaklaşmış, salgın hastalıkların kökü kurutulmuş, saltanat ve halifelikten kurtulunmuş, kalkınma planları devreye sokulurken, halk Avrupa’nın dahi henüz tanışmadığı özgürlüklere sahip olmuş, Karadeniz vapuru liman liman Avrupa başkentlerini gezerek yeni Türkiye’yi tanıtmış, modern ordu, milli eğitim, yerli sanayi tesis edilmiş, tek kuruş borç yapılmadan, eski borçlar da ödenerek tam bağımsızlık, ilim ve akıl rehberliğinde, laik ve demokratik sosyal devlet tesis edilmiş, tüm komşularıyla dost olmuş, tüm kardeşleriyle gönül başı kurmuş, on yıl önce savaştığı düşmanla bile çağdaş demokratik bağlar kurabilmiş, suç işlenmeyen, ahlaksızlık yaşanmayan, hür ve refah bir ülke. Sadece on yılda…
Zamanın küresel nizamının, sömürgeci devlerinin, kapitalist devletlerin diz çöktürüldüğü bu Türk Mucizesi, bugünün dünyasının da tek kurtuluşudur. Çünkü o zor şartların aynısını bugün insanlık farklı biçimde yaşamakta, aynı umutsuz ve çaresizliğe mahkum edilmektedir. Zamanın silah ve taktiklerinden farklı olarak bugün küreselcilerin aynı silahlarıyla verilecek karşılığın tarihteki tek örneği bu mucize, yarınların da tek çıkış kapısıdır. Yoksa bırakalım çocuklarımızı, bugün Atatürk Türkiye’sine dönemezsek kendimiz dahi çok yakında nefes alamaz hale geleceğiz. ÇÜNKÜ ATATÜRK TÜRKİYE, TÜRKİYE ATATÜRK’TÜR.