Atatürk’ün tarım politikasından alınacak dersler
Bir ülke düşünün; fakir, yorgun, aç, gelişmemiş, kaynaklarından yoksun, sınıfsal uçurumlara itilmiş, umutsuz gelecekten…. Tarlalarda hastalıklar, fareler kol geziyor…. Mahsüller verimsiz, toprak kıraç, sulama yok denecek kadar az, olanlar da ilkel usullerle yapılıyor, tohumdan gübreye yokluk var, geri kalmışlık var, makineleşememiş ziraatlar… Ziraat mühendisi yok memlekette…. ilaç verecek haşerata, verim artırıcı usul yok…. patent yok yerli tohumlara…. laboratuvarlar yok, ziraat odaları yok, yollar yok tarlalara, elektrik şehirlerde bile yok. Çiftçi aklına geleni, elinde olanı, para getireni dikiyor ama ya düşük kalıyor fiyatlar, ya toprak reddediyor o ürünü, ya elde kalıyor mahsüller….
hasta ve yorgun insanlar gibi bakımsız, kıraç topraklar….
İnsanlar akşamları tarhana ile öğün ediyor, patatesle doyuyor, buğday rekolteleri bile komik miktarlarda….
Derken savaşlar bitiyor mahzun kaderler gibi. Kanunlar çıkıyor önce…. tarlalar dağıtılıyor çiftçiye ekip biçsin diye. Fakirliğin beli kırılıyor böylece, ekilebilen topraklar misliyle artıyor….
Çiftçiye destek üstüne destek geliyor, vergisiz, kesintisiz.
Yurt dışından tohumlar, uzmanlar, ilaçlar, gübreler, verim artırıcı teknikler….
Yurt dışına mühendis olsun diye gönderiliyor Türk gençleri…. gitsinler de Anadolu toprağından, tarlanın dilinden daha iyi anlasınlar diye….
Çiftçiler için kuruluyor Ziraat Bankası….. krediler veriliyor ucuz ucuz.
Mazot desteği, tohum desteği, fidan desteği, toprak desteği veriliyor….
Makineler giriyor çiftçinin hayatına…. Sabandan traktöre devrim yaşanıyor.
Türk tohumlarının patenti alınıyor, tohum bankaları oluşturuluyor, çiftçisiz inkılap olamayacağı idrak ediliyor beyinlere, üreten köylü milletin efendisi koltuğuna oturtuluyor…
Atatürk en başta kendisi olmaz olduruyor Atatürk Orman Çiftliği ile…. umut ve hayal gücü veriyor üreticilere böylelikle.
Mühendisler en ücra köylere dek gidiyor…. gitmeleri için yollar yapılıyor, sular getiriliyor sulamaya tarla başına kadar….
Devlet Su İşleri, Köy Hizmetleri kuruluyor….
Tarım Bakanlığı kuruluyor, çiftçiye destek olsun, sorunlarıyla ilgilensin, imkanlar ve kaynaklar yaratsın diye…
Refaha ermeye başlıyor çiftçi…. güveni geliyor yeniden. Daha çok, daha hızlı, daha verimli ekmeye başlıyor.
Atatürk pay ediyor şehirleri ürün bazında…. Nesi meşhursa, toprağı neye uygunsa, neye ihtiyaç varsa, ne kadar lazımsa o kadar diktiriyor, o yerde diktiriyor.
Mahsül elde kalmasın diye pazarlar oluşturuyor, fabrikalar kurduruyor tarlalara yakın…. Peşi sıra şeker fabrikaları açılıyor, dokuma fabrikaları açılıyor….
Mühendislerimiz dönüyor gurbetteki tahsillerinden. Yeni tekniklerle, yeni ıslah çalışmalarıyla, yeni tohum patentleriyle, yeni güç ve azimle.
Hastalıklarla mücadelede rekorlar kırılıyor, verim artıyor her geçen hasatta….
Pazar tezgahları doluyor, yüzler gülüyor, doyuyor karınlar.
Hiç bir ülkeye muhtaç olmadan kendine yeter bir ülke oluyor güzel memleketim. Çiftçi alın terinin karşılığını fazlasıyla alıyor, üretiyor, yurdu besliyor….
Ata tohumu, doğal tarım yurdun dört yanına yayılıyor. En verimsiz topraklar tarlalara dönüşüyor…..
Tıpkı hayvancılık gibi… tarımda da teşvikler sel olup akıyor…. krediler düşük faizli….
Gençler, yaşlılar tarlalarda başlıyor güne….kahve köşelerinde değil.
Bire bin vermeye başlıyor buğday başakları alın teri ve emekle….
Atatürk yurdu düşmandan nasıl kurtardıysa, tarlaları da susuzluktan, çiftçiyi fakirlik ve eziklikten, memleketi aç kalmaktan kurtarıyor.
Yerli malını özendiriyor Atatürk…. yerli malı haftası kutlatıyor her yıl….. özendiriyor tarımı…
Ekonomi tarımsal ürünlerle ham madde ihtiyacını karşılarken, doyuyor karınlar nefis mahsullerle….. dışa muhtaç olmadan öz kaynaklardan doyuyor tüm Ulus.
Komşu ülkelere dahi ürün satışları yapılıyor….
Tohumlar ıslah ediliyor, verimleri artırılıyor, patentleri alınıyor bir bir.
Ovalara dek, meralara dek, yaylalara dek varıyor yollar, elektrikler, sular.
Kadını erkeği tarlada çalışıyor Anadolu bozkırlarında. Tembellik etmeden.
Okullarda tarım dersleri veriliyor….. Köy Enstitülerinden yetişiyor mühendisler…. bilimle dost teknikler benimseniyor…..
Dudak uçuklatan bu sıçrayış emsal oluyor tüm geri kalmış milletlere…. Kurtuluş Savaşı gibi, Verimsizlikle savaş da kazanılıyor Atatürk sayesinde.
Üreticiden tüketiciye en kısa yoldan makul fiyatla ulaşıyor ekinler….
Ordu doyuyor, öğrenciler doyuyor, memurlar doyuyor…. leziz ekinlerle.
Doydukça daha çok çalışıyor yurdum insanı…. gece yatağa aç girmiyor çocuklar….
Atatürk tüm Milletin karnının doymasına imkan sağlıyor bunu yapmakla….
Çare Atatürk diyorum ya bu yüzden. O’nun ışığına her zamankinden de fazla muhtacız. Sentetik ete, plastik gıdaya mahkum edilen dünyanın tarımsal kurtuluşu Atatürk’te.
O’nun usul ve hedefleri, emek ve zaferleri tüm cihana örnek bu alanda da. Atatürk’ün tarım politikasından alınacak dersler o kadar fazla ki!
Ne mutlu bize ki hala o mirası yemekle meşgulüz ve pek çok ülke gibi aç değiliz.