Savaştan yeni çıkmış ülkenin imajını tazelemek, yabancıların ülkeyi ziyaret etmesini sağlamak elbette kolay olmayacaktı. Lakin Atatürk ve dava arkadaşları gerek sivil ve gerekse devlet kuruluşlarıyla bunu başardılar. Bunda yabancıların, tüm menfi propagandalara rağmen, muzaffer ülkemize duydukları merakının da etkisi oldu. 1923 yılında, ATATÜRK’ün talimatı ile “Türk Seyyahin Cemiyeti” adı altında bir cemiyet kurdurulmuş, cemiyetin turizmin…
Kategori: Mücadelesi
Milli Egemenlik – Tam Bağımsızlık
Dört yandan kuşatılmış, dostsuz bırakılmış, her alanda bağımsızlığını yitirmiş Cumhuriyet’imiz son asırda hiç olmadığı kadar tehdit altında. Küresel kumpaslar, finans oyunları, siyasi manevralar ve işbirlikçi hainlerin darbeleriyle çoğulcu demokrasimiz zor anlar yaşıyor. Oysa şehit kanlarıyla kazanılmış bu topraklar üzerindeki kutsal milli egemenlik ve onu kalıcı kılan Cumhuriyet, ulusun dişinden ayırdığı fedakarlıklarla, ölmek pahasına kazanılmış, bu…
Atatürk’ün kooperatifçilik ruhu
Atatürk çok genç yaşlarda kooperatifçilikle tanışmış, Sofya Askeri Ataşesi olarak görev yaptığı 27 Ekim 1913 ile 20 Ocak 1915 arasındaki 15 aylık sürede, Bulgar köylüsünün kalkınma mucizesinde kooperatiflerin rolünü görmüştü. Bu nedenle 1920’den ölümüne kadar Türk kooperatifçilik hareketine öncü oldu. Kooperatifleşme konusunda konuşmalar yaptı, yasaların çıkarılmasında etkin rol oynadı. Bunlarla da yetinmedi, kooperatifleşme hareketine bizzat…
Atatürk’e göre Milli Egemenlik
Kolektif zekâ her zaman bireysel zekâdan üstündür. Bu nedenleydi ki Atatürk, “Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur” ilkesi ile yola çıkmıştı. Bunu derken bütün Ulusların ileri, yenilikçi, uygar, kendi kendilerini yönetmelerini, özgürlükçü ve parlamenter bir düzen içinde yaşamalarını, kalkınmalarını ve ulusal çıkarlarına karşılıklı saygı duymalarını öngörmekteydi. Acı işgal günlerinde, önemli devlet adamlarının da hazır bulundukları toplantıda herkes,…
Cumhuriyet ışığı
Daha Adana’da görev yaptığı anlarda Atatürk’ün hayalindeki şey; tam bağımsızlık ilkesiydi. Bunun mevcut yönetim ve şartlarla mümkün olamayacağını görmüş, işgalin biteceği öngörüsüyle yakınlarına Samsun’dan başlayarak Cumhuriyet’i ima etmeye başlamıştı. 1923 senesine kadar içinde milli bir sır olarak sakladığı Cumhuriyet’i halk egemenliğinin ayrılmaz bir parçası olarak gören Atatürk’e göre saltanat yani milli kader herhangi bir kişiye…
İstanbul şehri adını Atatürk’e borçludur
Cumhuriyete kadar İstanbul’un adı, “Konstantiniye” idi. Fatih’in İstanbul’u fethinden son padişah Vahdettin’e kadar basılan tüm madeni paraların üzerinde de basıldığı yer olarak Konstantiniye yazmaktaydı. Atatürk 28 Mart 1930 tarihinden sonra sonra yurt dışından gelecek mektuplarda şehrin adı olarak Konstantiniyye yazılması durumunda mektupların iade edileceğini bildirdi. (3 Ocak 1929’da Türkiye’nin posta telgraf ve telefon genel müdürü,…
Samsun’dan önce memleket halleri
“Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız inkılâplar… İşte Türk genel inkılâbının bir kısa ifadesi…” 1935 (Atatürk’ün S.D. I, S. 365) Barışın tesisinden itibaren ülkeye kıvılcım gibi yayılan inkılaplar ateşi cehaleti…
Eğitmen ve öğretmen Atatürk
Batı Emperyalizminin, Osmanlı İmparatorluğu üzerinde yıllarca oynadığı «Böl ve Yönet» ilkesine dayanan oyununu ve kaçınılmaz olan yenilgiyi önlemeye, imparatorluğun yönetiminde zaman zaman oluşturulmak istenen batılılaşma ve yenileşme çabaları yetmemiş, ayrıca Birinci Meşrutiyet devriminin yürürlüğe koyduğu 1876 Anayasasının getirdiği seçimle oluşan meclis fikri ve 1908 İkinci Meşrutiyet Devrimi’nin bağımsızlık düşüncesiyle yola çıkan çabaları da kurtarıcı olamamış,…
Atatürk’ün Milli sırrı: Cumhuriyet
Atatürk diğer tüm meselelerde objektif ve bilimsel tavrını korurken, milli meselelerde objektif olmadı. Çünkü taraftardı, taraftarlığı; Cumhuriyet’e, vatan sınırlarına ve milli menfaatlere dairdi. Sübjektifliği demeç, inkılap, ilke ve anlaşma metinlerine de aynen yansımış, dost ve düşman çizgisini de, ülkenin beka tedbirlerini de bu temele yaslamıştı. Atatürk zamanı gelene dek açıklamadığı, bu nedenle MİLLİ SIR olarak…
Atatürk’ün davasını bir türlü anlayamadık
O’nun hikayesi kuru bir hayattan ibaret değildir. Tarihlerin ve mevkilerin de aslında davasında çokça önemi yoktur. O’nun anlaşılması gereken yaşamı; mücadelesidir, yapmaya çalıştıklarıdır, eserleridir. Bugünün rahat ortamında bu kolay değildir ancak Atatürk’ü, Atatürk döneminde tanıyamazsak bugünkü nankörlükleri çözemeyiz, gaflet ve delaletlerimizi de. Dertliyiz, köşeye sıkışmış halde, zayıf, yorgun, umutsuz vaziyette kumpaslarla, krizlerle, kaos ve saldırılarla…