Cumhuriyet’in ilk yüzyılı
1923 – 2023….. Yüz yılı geride bıraktık Cumhuriyet tecrübemizde. Nice zorluklarla kazanılmış, gençliğe ve orduya emanet edilmiş, çalışmayı, üretmeyi emreden Cumhuriyet’i yaşıyoruz yüz yıldır. Peki ne haldeyiz? Ne kadar yaşadık Cumhuriyet’i ve ne kadar yaşatabildik? Ya gelecek asırlara nasıl taşıyacağız?
Bu bir siyasi yazı olmayacak…. partilerle, kişilerle alakamız yok. Durum tespiti yapacağız.
Kültür ordularına teslimdi Cumhuriyet. Sulh sağlanmış, zafer kazanılmış, medeniyet ve insanlık yolunda ilk adımlar atılmıştı. Fabrikalarla, okullarla, kitaplarla, okullarla, yollar, köprülerle…. milim milim yürümeye başlamıştık daha insanca ve tam bağımsız yaşamaya. Derken anlayış yaygınlaştı, barış kalıcı oldu, millet inandı kurtulacağına bu bataklıklardan, eskinin demode anlayışlarını terk ettikçe de daha güvenle bakmaya başladı yarınlara. Tüketen toplum üreten oldu…. ezik halk, kendine güven duymaya, değersiz para değerlenmeye başladı…
İnkılaplar, ilkeler peşi sıra geldikçe atılımlar durmaksızın hız kazandı. Dünyanın imreneceği bir on beş yıl yaşadık….. O 10 Kasım’a dek.
Ulu Önder’in vefatıyla Ulus öksüz kaldı…. Kimisi atılımların bittiğine bile inandı, yeniden esir düşeceğimize, yeniden esir ve köle olacağımıza birilerine. Ama öyle olmadı…. en az yirmi yıl daha sürdü tempo. Dünya savaşına dek, hatta sonrasına dek huzurla yaşadık.
derken…. dünya ile birlikte sıkıntılar bizim de kapımızı çalmaya başladı. Sonra değişen dünya ellerini üzerimize attı ve bizi değiştirmeye başladı. Önce siyaseten, sonra ekonomik, sonra teknoloji olarak…. Maneviyatımıza bile el attılar.
Topraklarımıza zehirli ilaçlar attırdılar, ambargolar yaşadık en haklı meselelerimizde…. komşularımız kanlı savaşlar icra ederken, dünya ulusları birbirine girerken… biz huzurla yaşadık o günleri Atatürk Cumhuriyeti sayesinde.
lakin nesil değişti. O ana şahit olanlar vefat ettikçe yeni nesil dinlediklerinden yeterli dersler alamadı. Tembelleştik medeniyet yolunda ilerledikçe. Milliyetçilik hislerimiz zayıfladı. Arapça’ya mahkum edildi inançlarımız. Yabancılar üşüştü yeniden yurda. Ekmeğimize ortak oldular… Anlayışlar, yönetimler değişti…. Devrin süper güçlerinin, güç savaşları arenası oldu güzelim ülke.
Anadolu dinin dinsizliğin, doğunun batının, demokrasinin komünizmin savaş alanı oldu…. Bir yanda batıcı anlayış, bir yandan doğulu veya arap anlayış çekti ülkenin paçasından, yavaşlattı, duraklattı, geriletti. Tıpkı Osmanlı gibi aynı kaderi yaşamaya başladı ülke.
Sıcak savaşlar bittiği andan itibaren daha çok oturdu hedefe güzel ülkem. İslam karşıtları, Türk düşmanları abandı üzerimize. Asırların, Cumhuriyet’in intikam hissiyle saldırdılar dört yandan. Aileler dağıldı, gurbetçiler yayıldı Avrupa’ya… topraklar satıldı, okullar millilikten uzaklaştı, teknolojiyle değişti toplum hayatı, televizyonlarla karakterlerimiz değişti.
Kara kara bulutlar görünmeye başladı yeniden.
İlk asrın sonu, fidanın tutma göstergesiydi aslında. Gelecek yüzyıllara sağlıklı erişebilmek için. Çok sağlıklı getiremedik dönemin sonuna ama ayakta kalabildik kara kışlara rağmen.
Atatürk ikaz ve ihbar etmişti oysa Gençliğe Hitabesi’yle. Okuduk, ezberledik ama anlamadık. Anlamadığımız için de tedbir getiremedik.
Gençlik umudunu yitirdi, inançsızlaştı, gözünü Batı’ya çevirdi küresel rüzgarlara uyarak…. Millilikten uzaklaştı toplum, maneviyatlar zayıfladı Arabizm etkisiyle, İsrailiyat etkisiyle tanınmaz hale geldi değerlerimiz. Türk ülküsü anılmaz oldu, ırkçılıkla eşitlendi Türklüğü haykırmak.
Gelecek asırlar boyu devam edebilmesi için Cumhuriyet’in dersler almalıydık, geçer not alabildik ancak.
Daha fazla çalışmalıydık, tembelleştik. Farkında olmalıydık oyunların dizilere daldık. Ekonomiyle, tarımla vurdular bizi… yaralandık.
Eğitimi, sağlığı, imarı millileştirmekti Cumhuriyet kurucularının hedefi, sahip çıkamadık o azme.
Asker orduları, kültür orduları kışlalarında kaldı… Savaşmadık, düşman bellemedik, sayısız düşman varken etrafta. Atılllaştık.
Atatürk kalibrasyonundan uzaklaştık her on yılda.
Vurdumduymaz, bananeci, vazgeçen, erteleyen, yorgun ve umutsuz bir nesil yarattık ellerimizle.
Atatürk gençleri bizlerdik oysa…. Bizim ellerimizde büyüyen çocuklar öğretebildiğimiz kadardı. Suçluyduk, çaresiz hissettik çare kendimizken….
Kurtarıcı bekledik kurtuluş bizimle olacakken.
Cumhuriyet’in ilk yüzyılı iç açıcı geçmedi bu yüzden. İvmesi yavaşladı, ağırlığı kayboldu, ruhu incindi, hüsranına sebep olduk ihmallerimizle.
Geç değil hala…. Önümüzde asırlar var. Baki bu Cumhuriyet ama parıldamak zorunda. Çamurla, tozla kaplı üzeri bir kitap gibi raflarda duran. Temizlenmeye, canlanmaya, sulanmaya, ilgiye muhtaç.
Bugün huzur ve barış içinde refah yaşayabiliyorsak borçluyuz Cumhuriyet’e. Etrafımız cadı kazanıyken biz mutlu, mesut yaşayabiliyorsak borçluyuz.
Çalışmaya, üretmeye, sahip çıkmaya, emaneti dört elle korumaya mecburuz.
Gelecek asırların daha refah ve emin olması için, gelecek nesillerin daha aydın ve cesur olabilmesi için, ülkenin daha güzel imarı, daha üretkenliği, daha mutlu olması için…. yapılacak çok şey var. hemen şimdi başlamak gerek çalışmaya. Hasat hemen olmuyor bu işlerde…. Bugün başlasak belki beş yıl sonra alınacak ilk meyveler ama olsun. Kaybedilen her dakika önemli.
Bu yüzden azimle, dirayetle, sabırla, inançla çalışmak ve dik durmak zorundayız.
Yarınlar bizim olacaksa ki olacak…. Türklüğü ve değerlerimizi yüceltmek elimizde.
Cumhuriyet’in bir sonraki asrı çok daha güzel olacak. Ben eminim ve sizlerin de emin olmasını istiyorum. Yeter ki durumumuzu anlayalım ve düzelelim.