Atatürk mucizesi nasıl gerçekleşmişti? Bunca kudretli düşmana, az zamana, yokluğa, haine rağmen, ülke nasıl olmuş ta kıskaçtan kurtulup, zafere uzanabilmiş ve inkılaplar ile çağ atlayıp dünyaya örnek bir aydınlanmaya imza atabilmişti? Sebep sadece Atatürk müydü? Yoksa Ulusun içerisinde zaten var olan manevi gücün tesiri mi? Ulu Önderin bir sözünü hemen burada zikretmek gerekir; Atatürk, ”Bütün…
Etiket: vatan sevgisi
Atatürk’ü kimler sevmeli?
“Ben vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun da yüksek ve çetin olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu vazife bitmeyecektir; ben toprak olduktan sonra da devam edecektir! Ben seve seve, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal vazifeye vereceğim ve onun yüksek sorumluluğunu yüklenmekle mesut olacağım. Vazifeme başarı ile devam edebileceğim. Çünkü büyük milletimizin kalp ve vicdanında bana karşı sarsılmaz bir…
Atatürk’ü nasıl sevmeli?
Sevgi; kalpten gelen, içimizi ısıtan, enerji veren, yakınlaşma isteği uyandıran, karşılıksız insani duygunun adıdır. Gözlerimizi pırıldatan, avuç içlerimizi terleten, sesimizi titreten yüce hissin adıdır sevgi. Minneti, sadakati, hayranlığı barındırır içinde. Sevgi; paylaşmak, anlamak, dost olmak ve değer vermektir. Atatürk’ü böyle sevmeli, içten, dostane ve anlayarak. O’nu Sabiha Gökçen’in, Afet İnan’ın, Nuri Conker’in, Salih Bozok’un, Albay…
Atatürk’ü neden sevmeli?
Her şeyimizde var olan, tüm yönleriyle deha, tüm vasıflarıyla eşsiz, tüm saygınlığıyla emsalsiz Kurtarıcı ve Kurucu önder Mustafa Kemal Atatürk gelmiş geçmiş Türk Ata’ları içinde sevilmeyi en çok hak eden Başbuğ’dur, Bozkurt’tur. Çünkü O’na borçluyuz, çünkü O’na söz verdik, çünkü O’na minnet duymak insanlık ve vicdan gereğidir. Olmasaydı, belki yine olurduk ama ne babamız belli…
Atatürk’ün insan ve insanlık sevgisi
İnsanlık değerlerine içten ve büyük saygısı olan Atatürk, yapıcısı olduğu Türk İnkılabını ifade ederken, “Bu inkılâp, yüksek bir insanî ülkü ile birleşmiş vatanseverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir” diyordu. Kendisi de yarattığı inkılâbın imanlı bir yapıcısı sıfatıyla bütün dünyaya sevgi ve dostlukla bakıyordu. Atatürk;…
Atatürk’ün manevi mirası
“Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı’*, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü güçlükler önünde, belki amaçlara tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün vermediğimizi, akıl ve bilimi rehber edindiğimizi onaylayacaklardır. Zaman hızla dönüyor, milletlerin, toplumların, bireylerin mutluluk ve mutsuzluk…
Tarihi İstiklal Yolu
İnebolu’dan alınan cephanenin Kastamonu, Çankırı il sınırlarını aşarak Ankara’ya, 344 km. mesafedeki cepheye taşınmasında, kadınıyla çocuğuyla, yaşlısıyla Anadolu insanının zoru başarmasını, Kurtuluş Savaşımızın başarıyla sonuçlanmasını sağlayan yol İstiklal Yolu adıyla bilinir. (Bu yolu KURTULUŞ YOLU ile karıştırmayınız.) 107 km.lik bölümü ÇANKIRI sınırları içerisinde kalan İstiklal Yolu’nun önemini vurgulamak ve genç kuşaklarda tarih bilinci oluşturmak amacıyla…
Milli Egemenlik – Tam Bağımsızlık
Dört yandan kuşatılmış, dostsuz bırakılmış, her alanda bağımsızlığını yitirmiş Cumhuriyet’imiz son asırda hiç olmadığı kadar tehdit altında. Küresel kumpaslar, finans oyunları, siyasi manevralar ve işbirlikçi hainlerin darbeleriyle çoğulcu demokrasimiz zor anlar yaşıyor. Oysa şehit kanlarıyla kazanılmış bu topraklar üzerindeki kutsal milli egemenlik ve onu kalıcı kılan Cumhuriyet, ulusun dişinden ayırdığı fedakarlıklarla, ölmek pahasına kazanılmış, bu…
Halk adamı Atatürk
Atatürk’ün başarısının ardındaki en büyük etkenlerden biri halk adamı olması, halka samimi yaklaşmasıydı. O’nun bu yaklaşımı benzer örnekleri (!) gibi sahte değil gerçekti, halkın nabzını tutabilmeyi gerçekten başarmıştı. Bu sayede ıstırap, istek ve hayalleri anlayabilmiş, bunlardan aldığı güçle hareketine sinerji katabilmişti. Bu aynı zamanda halkı motive edebilmesindeki saklı sırdı. Atatürk, halkın içinden çıkmış, Halkçı bir…
Atatürk Annesinin mezarı başında
Oğlunun idam mahkûmu olduğunu duyan Zübeyde Hanım hastalandı, hatta kısmi felç geçirdi. İlerleyen günlerde, Atatürk, hasta annesini yanına, Ankara’ya aldırdı. (Haziran 1922). Zübeyde Hanım’ın sağlığı bozulmaya devam edince, bir süre sonra evleneceği Latife Hanım’ın yanına, İzmir’e gönderdi. Anne, müstakbel gelin adayını görmek istemiş, oğul ise İzmir’in havasının annesine iyi geleceğini düşünmüştü. Zübeyde Hanım son günlerini…