Mustafa Kemal Atatürk ölmez bir fikir ve umut olarak; Yüce Türk Ulusu’nun Ata’sı, Başöğretmeni, Başkomutanı, Başkahramanı, hür, laik, demokratik ve çağdaş yaşamı arzulayan milletlerin sönmez umut ışığı, dünya siyasetinin soylu öğretmeni, zulüm mağdurlarının kurtarıcı önderi, asil orduların kahraman askeri, medeniyet sevdasının yol gösterici lideri, aydınlık yarınların parıldayan güneşidir.
Mustafa Kemal ATATÜRK, dünya tarihine en büyük devlet adamı ve asker olarak geçmiş, sadece ülkesinde değil tüm dünyada itibar ve saygı görmüş, milletinden ve imanından aldığı güçle en zor şartlarda yedi cihana ve iç işbirlikçilere meydan okuyarak dize getirmiş, tüm mazlum milletlere kaderin kendisine ve dava arkadaşlarına yüklediği mesuliyete uygun olarak umut olmuş, İslam’ın yaban otlarını temizlemiş, ulusunu yok olmanın eşiğinden kurtararak aydınlığa çıkarmış kahraman bir komutan, yenilikçi ve cesur bir dahi, akıllı bir diplomat, yorulmayan bir başöğretmen, eşsiz bir lider, insancıl ve vicdanlı bir evlat, ileri görüşlü bir asker ve vatan sevdalısı karizmatik bir devlet adamıdır. O, en zor şartlarda attığı inanç tohumlarıyla çağlar ötesine, sınırlar ilerisine kadar nüfus edebilmiş bir bağımsızlık ateşidir.
İnsanlık dünya genelinde huzur, refah ve barışı temin için, insanca ve hür yaşayabilmek için O’nun ilke ve fikirlerine bu çağda her zamankinden çok daha fazla muhtaçtır. Bu vatanın evlatları, sönmeyen bir ateş çemberinin tam ortasında, O’nun emanet bıraktığı ‘bağımsızlık ve cumhuriyetin’ bekçileri olarak dünya uluslarından çok daha fazla Atatürkçü olmak ve O’nun düşüncelerini daha iyi anlamak ve takip etmek mecburiyetindedir.
O’nu anlamak; fikir ve ilkelerini, mücadelesini, inkılap ve düşüncelerini öğrenmek ve benimsemek, O’nu takip etmek; hedef ve ilkelerinin peşinden gitmektir. Çağdaş, refah ve güçlü bir Türkiye için Atatürk’ü anlamak, izinden yürümek ve çalışmak temel şartımız, tam bağımsızlık ve milli egemenlik namusumuzdur.
Çağdaş yaşamın, kurtuluşun, hürriyet ve erdemin kutup yıldızı Atatürk sarsılmaz öngörüleri ile, Cumhuriyete sahip çıkılmadığı ve aç kurtlar gibi bekleyen sömürgeci devletlere karşı uyanık olunmadığı takdirde milli Mücadele öncesi hazin durumun gelecekte tekrar yaşanabileceğini, dost ve düşman tanınmazsa yeniden gaflet ve delalete düşülebileceğini, cehalet ve düşmanla yılmaksızın savaşmak gerektiğini, yorulan, umursamayan ve ölmeyi göze alamayan ulusların kaybedeceğini, ‘Ya İstiklal, ya ölüm’ diyemeyen milletlerin yok olacağını çok önceden bildirendir. Yine O, inanan, güvenen, akıl ve bilime kıymet veren, yorulsa da çalışan ulusların, daima hür ve güçlü kalacağını duyurandır. Ve bu ikaz ve ihbarı hepimizin gözleri önündedir, gençliğe hitabesindedir.
Türk gençliği bu hitabeyi anlamak ve unutmamak zorundadır. Çünkü büyük söylevin özeti durumundaki bu hitabe, hem gaflet ve cehaleti örnekleyen bir kara haberci ve hem de yaşanacak kötü ve sancılı dönemlerde çıkış yolunu gösteren bir umut rehberidir. Gençlik emanete sahip çıkmak, durmamak, çalışmak, yılmamak, araştırmak, öğrenmek, kanmamak, aldanmamak zorundadır. Çünkü duran uluslar geçilmeye, aldanan uluslar yok olmaya, aklı kenara koyan uluslar köhneleşmeye mahkumdur. Bağımsızlık, milli birlik ve beka ulusların en kıymetli hazinesidir. Bu hazineyi elde tutmak güçtür. Lakin muhtaç olunan güç mevcuttur ve ecdadın şehit kanıyla şereflenmiş damarlardaki asil kanlardadır. Mustafa Kemal Atatürk içimizde ölmeyen bir fikir ve umut olarak yaşadıkça ufuklar bir kez daha kararmayacak, Cumhuriyet payidar kalacak, ezanlar susmayacak ve köşeye sıkıştırılmak istenen Türklüğün yükselmesinde sınır olmayacaktır. Bu yüzden Onu tanımak ve, anlamak, O’nun eseri bu güzel vatanda nefes alan herkese vicdani bir borçtur.
Bu borç; Sevr günlerinde Küresel tehditlere karşı tatbik olunarak rüştünü ispat etmiş Atatürk Türkiye’sinin başarı ipuçlarını hatırlamak ve bugünkü kaos kokulu dijital despotizme, tarih sahnesine çıktığı ilk andan itibaren tüm beyaz ırkların Ata’sı olarak varoluşun kuvvet çarpanı Türklüğün feryatlarına, insanlığı makineleştirmeye çalışan kirli tuzaklara çözüm ve çare olarak uygulamaktır.
Yarınlar bugün rahatlarına kıyabilenlerindir. Bugün yaşadıklarımız meselenin sadece görünen yüzüdür. Emin olunmalıdır ki kötülüklerin su altında kalan kısmı, buz dağı gibi çok daha büyüktür. Önümüzde rüştünü ispat etmiş bir Atatürk örneği varken Amerika’yı yeniden keşfetmenin de gereği yoktur.
Ne kadar birileri inkar etse de Atatürk bu ülkenin kurucu lideridir, aydınlık önderi ve rehberidir. Lakin emperyalizme başkaldırmış ve yenmiş, toprak ağalarının ve tarikatların egemenliğine son vermiş Atatürk kalibresinde (terim Huntington’undur) bir lider bir daha gelmeyeceğine göre çözüm genç fidanlardan Mustafa Kemal’ler yaratmakta, meselelere O’nun gözüyle bakmakta saklıdır.
Gaye ve arzumuz işte bu anlayışın egemen olmasında az da olsa rol oynayabilmektir. Çünkü dün, bugün ve daima çare; Atatürk’tür.
O, zamanın emperyalist işbirlikçilerinin tümünü dize getiren, bugün dahi küresel çıkmazlara evrensel çözüm olarak kurtarıcı olmayı başarabilen dünyada tek ve örnek liderdir.
Atatürk’ün misyonu sadece İzmir’i ve Anadolu’yu kurtarmak, Cumhuriyet’i tesis edip inkılapları hayata geçirmek değildir. Dünyaya gelecekte yaşanacak her türlü evrensel tehdit ve kaosun nasıl sonlandırılabileceğini öğretmek ve örnek olmaktır. Hitabe bunun milli boyutudur. Dünya küresel emperyalizmden ancak Atatürk mucizesini tekrar edebilecek güç ve cesareti bulabilirse kurtulacaktır. Dolayısıyla Atatürk sadece bu ülkenin değil dünyanın son yüzyıllardaki tek gerçek kahramanıdır.
O, beden değil; derstir, manadır, ilkedir, fikirdir, hedeftir, çağdaş yaşamın dinamik vizyonudur. O ülkenin dünü, bugünü, yarınıdır. O; zora düştüğümüz her anda yetişen kalbimizde gömülü çözümdür. O; kendisine dil uzatanlara inat dünya uluslarının en çok sevip saygı duyduğu, insanlık tarihinin tartışılmaz en büyük lideridir.
O’nu sevmek vatanı, milleti, Türk’ü sevmektir.
O’nu izlemek Türklük onuru, insanlık erdemi, hürriyet aşkıdır.
O’nu anlamak; adam olmak, çok çalışmak, dürüst ve haysiyetli yaşamaktır.
Çünkü O; ATATÜRK’tür, ÇARE’dir.